.
Babam ve aynı dükkanda geçen söyleme(me)si kolay 79 yıllık mesleği, terziliği...
Evet, 1946 yılında, henüz 6 yaşındayken tanıştı, adını aldığım babası Terzi Sadık'ın dükkanıyla...
Askere kadar dedemin çırağı, kalfası; askerlik dönemi boyuna uzun bir ara, askerlik sonrası geçti dükkanın başına...
Zaman geçtikçe değişik evlerden, evlerimizden, dükkanına gitti geldi, gitti geldi, hastalıkta, sağlıkta hiç ama hiç vazgeçmedi.
Bilenler bilir, Aşk ile yaptı mesleğini...
Şimdi Alzheimer...
Bir süredir sözde izin vermiyoruz, kaçıp kaçıp gidiyor dükkanına. Gidişte sorun yok da, çünkü dükkanın yeri çocukluğunda, ama her Alzheimer gibi dönüşte bulamıyor evi. Sağ olsun tanıyanlar bırakıyor, bıraktı hep şimdiye kadar. Yolda bulduklarında aldılar, tarif edemiyor da artık evi, bizi aradılar; defalarca, defalarca...
Anlaştık ama bugün muhtemelen unutacak o anlaşmayı. Dün son günüydü. Kardeşim geldi, eşyalarını topladı. Bugün itibariyle kiralık dükkanı...
İzin aldı mı o duvarlarında asılı Atatürk'ünden, sarıldı mı yaşanmışlıklar dolu eşyalarına bilemem, son kez baktı da vedalaştı mı onlarla?
Çıkarken süpürmüş kardeşim dükkanı. Anılar süpürülmez ki, orada öyle kaskatı yaşarlar; duvarlarda, makinada, ütüde, tezgâhta, pantolonlarda, gömleklerde, takım elbiselerde, kumaşlarda, makaslarda, iğnelerde, yüzüklerde, taburelerde, terzi kamburunda...
Hepimizin birbirine karışan anıları süpürülmez ki, sonsuza kadar öyle yaşarlar tüm eşyalarda...