Bir sabah işe gitmeye hazırlanırken telefonuna bir bildirim düşüyor.
"Toplu işten çıkarılacaksınız."
Üzerinde belediye logosu var. Oysa sen, bu kenti emekle ayakta tutmuşsun. Çöp toplamışsın, park sulamışsın, şantiye tozu yutmuşsun. Adı “kamusal” olan işlerde ter dökmüşsün. Ve şimdi, aynı belediye seni “zaruri sebeplerle” kapının önüne koyuyor. Adı sosyal demokrat, kararı neoliberal.
“Yapısal zorunluluklar, teknolojik dönüşüm, ekonomik sürdürülebilirlik.”
Yani patron jargonu. Yani kâr eksenli matematik. Hem de Türkiye’de “sosyal belediyecilik” söyleminin başkenti sayılan bir yerde. İş Kanunu’nun 29. maddesi işletildi, sendikaya bildirildi, 800 işçinin dosyası “tasfiye listesi”ne kondu. Emekçilerle değil, bürokratlarla yapılan görüşmeler “çıkarmamak için görüştük” diye duyuruldu. Ama o görüşmelerin sonucu, 4 Temmuz’a kadar uzanan bir işten çıkarma takvimi oldu.
Bu kıyım 800 ile sınırlı kalmayacak. Şimdilik fişlenenler onlar. Devamı yolda.
Belediyeler, kamunun vicdanıdır. Hele ki kendini “sol”, “toplumcu”, “emekten yana” diye tanımlayanlar için bu sadece bir siyasi tercih değil, bir etik sınavdır.
Ve o sınavda dökülen her işçi, yırtılan her pankart, kaybedilen her güven, hanenize yazılır.
Çünkü burada kararı veren, bir CEO değil.
Bir sermaye grubu değil.
Halk adına yönetme iddiasındaki kamusal otorite.
CHP'li bir belediye.
Peki sendika ne yapıyor?
Tutanağını tutuyor. Görüşmesini yapıyor. Yazışmalarını tamamlıyor.
Ama sınıf mücadelesi bürokrasiye teslim edildiğinde, emekçinin eli kolu bağlanır, hafızası değil.
Belediye kapısında toplanan işçiler, kendilerine “yeni bir iş” değil, eski haklarının hesabını soruyor.
Bir zamanlar 1 Mayıs’ta sahnelerden “emek kutsaldır” diye bağıranlar, bugün o emeği “maliyet” olarak gören sunumlar hazırlıyor.
Sol elin tuttuğu pankartı, sağ el imha ediyor.
Ve şimdi asıl soru şu.
İzmir grevinde işçileri “sorumsuz, hain” ilan eden, “belediyenin itibarını zedeliyorsunuz” diye ahlak nutukları atan o burjuva zarafetleri, şimdi bu kıyıma ne diyor?
Sustular mı?
Yoksa bu sefer de “işten çıkarma bir yönetim hakkıdır” mı diyecekler?
Cevap basit.
Emekçiye sırtını dönen her yönetim, her birey, ne kadar sol gösterirse göstersin, sağ vurur.
Ve bir gün o yumruk, döndüğü sırtı da parçalar.