
CHP’nin tutuklu Cumhurbaşkanı adayı ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, bu yıl Nobel Barış Ödülü verilen Venezuela muhalefet lideri Maria Corina Machado’yu kutladı.
Ve dedi ki.
“Venezuela’da demokrasi ve özgürlük mücadelesi verenlerin bu onurlu başarısı, sadece Latin Amerika için değil, otoriter rejimlerin gölgesinde yaşayan tüm halklar için ilham vericidir.”
Gerçekten mi?
"İlham verici!" kişi, ülkesini yıllardır ABD ambargosu altında inim inim inleten bir operasyonun yerli taşeronudur.
Maria Corina Machado, Washington’un desteğiyle Maduro hükümetini devirmek için çalışan, Venezuela halkının yoksulluğunu “demokrasi” diye pazarlayan biridir.
Yani barışın değil, emperyalizmin piyonudur.
Ve İmamoğlu onu “ilham verici” buluyor.
Belki diyecekler ki: “Bir danışman hatası.”
Ama bu ilk değil.
Bir zamanlar Topal Osman’ı da övmüştü. Mustafa Suphi’leri Karadeniz’in sularına gömen o karanlık figürü, “vatan kahramanı” diye andı.
Daha sonra bir karikatür yüzünden tutuklanan Leman Dergisi yöneticilerini eleştirdi.
Şimdi de Latin Amerika’nın halk düşmanı Machado’suna selam gönderiyor.
Bu bir tesadüf olamaz.
Bu, ideolojik pusulanın şaştığını, halkçı refleksin yerini “Batı onayı” arayışının aldığını gösteriyor.
Obama’ya da Nobel Barış Ödülü verilmişti.
Aldıktan sonra Libya’yı bombaladı, binlerce sivil öldü, Ortadoğu’ya kan ve kaos getirdi.
Bugün aynı ödül, Venezuela halkının ekmeğini çalan bir kadına veriliyor.
Ve o kutlanıyor.
Barış, Washington kürsülerinde değil; Caracas’ın yoksul mahallelerinde, Filistin’in harabelerinde, Diyarbakır’ın susturulmuş gazetecilerinde doğar.
Gerçek barış, ambargo değil, emeğin dayanışmasıyla gelir.
Bu yüzden soruyorum.
İmamoğlu, sen ne diyorsun?