Bugun...


Baha Akıner

facebook-paylas
Füruğ Ferruhzad 89 yaşında!
Tarih: 05-01-2024 12:39:00 Güncelleme: 05-01-2024 12:39:00


 

 
 
Keskin kalemleri ve inatçı karakterleriyle; yaşamlarında omuzladıkları ağırlığı, toplum için hafifletmeye kendisini adayan duyarlı, hassas, kederli, kadın şairler…
Yok yok, öyle de fazla değiller…
Çektikleri acılar ve sıkıntılar onları her türlü rastlantıya karşı hazırlıklı hâle getirmiş; öyle ki, yüzleştikleri her engel karşısında dimdik durabilmişler. Zaman içinde yaşadıkları ayrılıklar, kalp kırıklıkları ve küçümsenmeler onları bir nevi 'pişirmiş' ve tabi ki olabildiğince güçlü kılmış...
Sanmayın ki başka bir şeyden yapılmış. Çamurdan karılmış da itinayla, onlar da Tanrı tarafından etten kemikten yaratılmış…
Didem Madak’tan Maya Angelou’ya, Sylvia Plath’tan Nilgün Marmara’ya; her koltuğunda bir karpuz taşıyan İranlı şair, yazar, yönetmen, oyuncu, ressam, deyim yerindeyse bir dünya insanı Füruğ Ferruhzad’a…
20. yüzyılın en büyük kadın şairlerinden; ruha kelimelerle dokunan, İran'ın kederli şairi Füruğ Ferruhzad...
Gördüğü, duyduğu, duyumsadığı her sesi; her duyguyu şiirlerine ve sinemasına olduğu gibi yansıtan, kadın kimliği ile var olma mücadelesi veren, şiir ve edebiyatın cesur kalemi Füruğ Ferruhzad...
"Kuş ölür, sen uçuşu hatırla!" der ya hani,
“Her gece gönlümün masalını okuyorsun, ertesi gece beni bir masal gibi unutuyorsun…” diyecek kadar yitik ve
"Benim payıma düşen, bir perde asılmasının benden aldığı gökyüzüdür…" diyecek kadar da derin dizelerin sahibi...
Yarım kalmışlıklarla dolu bir hayat O'nunki...
İsmi Farsça “Işık” anlamına gelen Füruğ Ferruzad, 5 Ocak 1935’te Tahran’da doğar. Hâlâ ölmedi, dizelerinde yaşıyor. Füruğ Ferruhzad, 89 yaşında dostlar...
*****
Füruğ, doğumundan itibaren zekâsı ve şiddetli duyarlılığından dolayı; ne babası ne de kendi yaşıtı okul arkadaşları ile bağdaşamaz, onlara yabancı kalır…
Şah Rıza’nın ordusunda subay olan babasının, otoriter ordu düzeninde yönettiği bir evde büyür…
Anlaşamadığı babasından gördüğü tek fayda, O’nun zengin kütüphanesini inceleyebilmesidir...
Küçük yaşlarda şiir yazmaya başlar…
"Acaba saçlarımı yeniden,
Rüzgârda tarayacak mıyım?
Acaba, bahçelere menekşe ekecek miyim?
Ve sardunyaları,
Pencere ardındaki gökyüzüne koyacak mıyım?
Dans edecek miyim yeniden bardaklar üstünde?
Kapı zili acaba beni,
Yeniden sesin bekleyişine doğru götürecek mi?"
*****
Ev ve okulda yaşadığı baskı; yeteneklerini fark etmiş gibi görünen ve O’na olumlu yaklaşan ilk kişiye yönelmesine neden olur. Böylece, yaşamını ve belki de bu kadar yazıp-üretmesini etkileyecek ilk hatalı kararını verir Füruğ…
Hayat; zaten, bir hatalar silsilesi ve o hatalardan ders alma yolculuğundan başka nedir ki?
Henüz 16 yaşındayken; 33 yaşındaki akrabası, resim ve edebiyatla uğraşan Perviz Şapur’la evlenir…
Böylece Perviz Şapur’un sanatçı kişiliğine rağmen, çocukluğunu geçirdiği evinden daha farklı bir mutsuzluk ve huzursuzluğun içine düşer…
Henüz 17 yaşındayken, “Günah” adlı şiiri Roşenfekr Dergisi’nde yayımlanır…
“Günah işledim, lezzet dolu bir günah.
Titreyen esrik bir tenin yanında…
Tanrım ne bileyim; ne yaptım ben,
O karanlık susku dolu zulada?
O karanlık susku dolu zulada;
Baktım gözlerine, gizemleriyle dolu.
Gözlerimin çaresiz isteklerinden;
Kalbim, göğsümde çırpınıp durdu…
O karanlık susku dolu zulada;
Yanında, darmadağın oturdum.
Dudaklarıma, heves döktü dudakları.
Deli kalbimin üzüncünden kurtuldum…
Aşkın öyküsünü okudum kulaklarına:
Seni istiyorum, ey benim can annem!
Ey bağrı can bağışlayan, seni!
Seni; ey aşığım, benim divanem...”
Bu şiirin yayımlanması Füruğ’un hayatını alt üst eder. Şiir, Roşenfekr Dergisi’nin baş editörü Nasir Hodayar ile ilişkisi üzerinedir. Şiirin yayımlanmasından bir sene sonra, aynı dergide Ferruhzad’ın Günah’ı yazdığı adam Nasir Hodayar, yaşanılanların ayrıntılarına pornografik bir biçimde değinen bir yazı dizisi yayımlamaya başlar...
Ferruhzad, ciddi bir sinir krizi geçirir ve intihar girişiminde bulunur. Bu hem evliliğinden hem de baba evinden tamamen kopmasına neden olur…
1954’te Perviz’le boşanmalarından sonra 1 yaşındaki oğlu Kamyar'ı bir daha hiç göremez. İran’da şeriat yasalarına göre evlat babanındır ve Perviz de bu insanlık dışı hakkını Füruğ’a karşı kullanmıştır…
Çocuğundan ayrı düş(ürül)mek, O’nun ruh dünyasında derin yaralara sebep olur…
İşte bu acılar besler şair kişiliğini. Çünkü “Yaraları Aşk’tandır” Füruğ’un; o yaraları O’nu büyütmüş, yetiştirmiştir…
“Tutsak”, “İsyan”, “Duvar” gibi eserleri de işte bu acıyla beslenen edebi kişiliğiyle oluşturur…
****"
1955 yılında ilk şiir kitabı “Esir” yayımlanır…
Esir'de yer alan şiirler daha çok şairin hayatındaki olumsuzlukları, özellikle çok kısa süren sonra evliliği, acıları, sıkıntıları, ümitsizlikleri ve yalnızlıkla kararmış hayatında gelişen olayları kaleme alır...
Şair kimliğinin yanında; ressam ve yönetmen kimlikleriyle de tanınan Ferruhzad’ın hayatı, şiirle önem kazanıp, şiirle şekillenir…
Öyle ki; şiirin hayatındaki önemini, “Şiir benim Allah’ım, yani ben şiiri o derece seviyorum” diyerek vurgular…
*****
Yaşadığı dönem, İran’da aydınların hapiste ya da sürgünde olduğu günler. Şah'a hayran asker bir baba, kendinden yaşça büyük ama deli gibi âşık olduğu, evlenmek için ailesine karşı büyük mücadeleler verdiği bir koca…
Düşünün dostlar, hep mutsuzluk, hep mutsuzluk. Ama inadına yaşam. İnadına şiir. İnadına şiir ve mücadele…
Hayatının anlamı şiir hakkında şöyle der Füruğ Ferruhzad: İnandığım başka bir şey de, hayatın bütün anlarında şair olmanın gerekliliğidir. Şair olmak, insan olmaktır. Günlük davranışları şiirleriyle hiç bağdaşmayan bazı insanlar tanıyorum. Yani sadece şiir yazdıklarında şair oluyorlar, sonra bitiyorlar. İki yönlü olduklarından; fakir, kıskanç, mutsuz, dar fikirli, zalim, pisboğaz, açgözlü bir insan olup çıkıyorlar. İşte, ben bu adamların dizelerini de, şiirlerini de, sözlerini de kabul edemiyorum…
Füruğ Ferruhzad ki, şiirleri yasaklanmışlıklar çölünde birer vaha gibidir adeta…
En büyük arzusunun İranlı kadınların özgürlüğü ve onların erkeklerle eşit haklara sahip olmaları olduğunu belirten Füruğ Ferruhzad, “Ben bu ülkede kadınların uğradıkları haksızlıkları ve adaletsizlikleri, çektikleri sıkıntıları tamamıyla biliyorum. Bu yüzden eserlerimin yarısını onların sıkıntılarını dile getirmeye, problemlerini tasvir ederek gözler önüne sermeye ayırıyorum” diyerek ülkesi İran’da inandığını aktaran sıra dışı söylevleriyle; bir devrimci nasıl mücadele etmişse, öyle bir mücadelenin içindedir hep…
*****
1956 yılında Avrupa seyahatine çıkar. Aynı yıl eşi Perviz Şapur’a ithaf ettiği ikinci şiir kitabı Duvar’ı yayımlar…

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI