Bugun...


Baha Akıner

facebook-paylas
Andıkça, hatırladıkça yüreğimizde; Barış Manço...
Tarih: 02-01-2024 15:17:00 Güncelleme: 02-01-2024 15:17:00


 

"Yazz dostuum, güzel sevmeyene adam denir mi?
Yazz dostuuum, selâm almayana yiğit denir mi?
Yazz dostuum, yoksul görsen besle kaymak bal ile!
Yazz dostuuum, garipleri giydir ipek şal ile!
Yazz dostuum, öksüz görsen sar kanadın kolunu!
Yazz dostuuum, kimse göçmez bu dünyadan mal ile!
Yaz tahtayaa bir daha, tut defteriii kitabı!
Sarı çizmeli Mehmet Ağa, bir gün öder hesaaabı..."
 
diyordu radyoda, gevrek mi gevrek sesli bir ADAM...

İşte o ADAM bugün doğdu dostlar. 2 Ocak 1943'te, İstanbul Üsküdar'da...

Yaşıyor hâlâ, görmüyor musunuz, hissetmiyor musunuz, duymuyor musunuz eserlerinde? Barış Manço, 81 yaşında...

*****

Sene, ya 78 ya 79... Ne fark eder? Bir koku, bir şarkı, bir anı; insan hissettiğinde, en kısa yoldan bir yürek yolculuğuyla hemen o zamana, o âna gider…

70'lerin sonu, ya da 80'lerin başıydı. 9 yüz olanından... Bir Pazar'dı günlerden. Bin yıl mı geçti üstünden, yüz yıl mı bilemem? Ama bir asır geçmiş olmalı. Evet evet, bir asır önceydi...

İzmir-Tire'de; Mart ayının ortalarının bir Pazar'ında, gelen Bahar Bayramı'nı kutladığımız, Sultan Nevruz'da...

Maltepe'de yeşilliklerin arasında piknikteydik. Uçurtma uçuruyorduk tam o sırada. Radyoda bu şarkıyı duydum. Çocuk aklımla bıraktım oyunu...

Oyun mu? En sevdiğim eylemdi o zamanlar. Tüm çocukluğunu yaşamış çocuklar gibi hayatımın anlamı...

Oturdum... Sonuna kadar bu şarkıyı dinledim; sonra hep hayatımda, bu şarkıyı soludum, bu şarkıyı hissettim...

Sonraları gördüm, siyah-beyaz televizyondan gül cemâlini. "Gül" dedim farkındaysanız cemâli için; gülüyordu biz insanlarına, gül veriyordu ekranlarda konuklarına, bu naif yürek, gülümsüyordu çünkü hep...

Siyah-beyaz televizyondan bile, o kadar renk ahenk anlaşılıyordu ki; gülünce, evet gülünce ve sanatını icra edince, dünyamızı da güzelleştiriyordu...

Güzelleştirdi, yıllarca; ekranlarımıza, yüreklerimize hep konuk oldu...

Sonra, TRT Ankara Televizyonu'nda kesişti yolumuz. Sene 94, 95, ya da 96. Ne fark eder? Sanırım 9 yüz olanından demem yeter...

"Stüdyo TRT FM" programında; 00.30 ile 03.00 saatleri arasında, Televizyon – Radyo ortak yayınına katıldı bir gün Usta...

Stüdyo konuğumuz oldu. Titizdi. Diğer sanatçıların aksine 1 buçuk saat önceden geldi stüdyoya...

Bizlerle tanıştı, bizleri tanıştırdı; aynı ekrandaki gibi güler yüzüyle, kıymetli benliğiyle...

Evet; her zaman olduğu gibi, gülüyordu yine...

-Size hayranım, dedim. Hoş geldiniz efendim!
-Hoş buldum, dedi. Genç...
-Benim kardeşimin adı da Barış...
-Çok sevindim... Biliyor musun? Ben Türkiye'deki ilk Barış ismi konan Barış'ım. Ve tek Manço, dedi...

Bilmiyordum, ilginç geldi. Hâlâ anlatırım eşime dostuma; aynı size anlattığım gibi, bu muhabbeti…

Kardeşimi bağlattım canlı yayına. İki Barış, telefonun ucunda. Sohbet ettiler tüm Türkiye'yle. Aynı sözleri canlı yayında da tekrarladı...

O yayından sonra, Usta’yı bir daha da görmek nasip olmadı...

*****

Dut Ağacı, Sakız Hanım – Mahur Bey gibi mahalle hikâyeleri;

Ahmet Bey’in Ceketi'nden, Domates Biber Patlıcan'a uzanan insan öyküleri;

İlk Aşk'lar, kırgınlıklar, yalnızlıklar, yarım kalmışlık ve yaşanmışlıklar, O'nun şarkılarından bize kalan...

Çocuklara "Adam Olacak Çocuk” dedi ya eli öpülesi yaşlılarımızı İkinci Kahvaltı'da konuk etti...

Gülpembe'den Balsultan'a nice hikâye ve Al Beni'den Gibi Gibi'ye, Dağlar Dağlar'dan Süper Babaanne'ye pek çok şarkı O'ndan bize kalan…

Bugün dönüp dolaşıp programlarını yeniden izliyorsak; şarkılarını tekrar tekrar yeniden dinleyip kendimizden geçiyorsak, özlediğimiz için... 

Sadece geçmişimize dönük bir özlem değil ama bu! İnsana özlem; gibi gibi değil, doğallığa, aslına özlem...

Öyle kötü ki her şey dostlar ve kötüler kötülüklerini yapma konusunda öyle mahir ki; nice yitip giden güzel insanların olduğu kavanoz dipli şu dünyada, en çok da buna ihtiyacımız var aslında...

Çevremizde insan yok! Fark ediyor musunuz? Bencilliklerinin zirvesinde yaşıyor insan evladı. Paylaşmak yok, uzlaşmak yok, yanaşmak yok birbirine, saygı yok!

İnsan kılığına bürünen mi, olmadığı halde kendini pazarlayan mı? O kadar ki çok…

Nasıl da güzel göremiyor, fark edemiyoruz. El veren de yok! Nasıl bencilliğimizin zirvesinde boğulmadan yüzüyoruz. Kendi içimize kapandık ve paylaşmaya kendimizi kapattık...

Ne çok bildiğimiz, aslında bize ait, özlediğimiz değerler bunlar…

*****

Biliyorum sıktım sizi. Gerçeklerle yüzleşmek de ağır geliyor insana. Nereye getireceğim lafı? Barış Manço bize temas etmeyi öğretti dostlar...

İnsanlarla konuşmanın ne kadar önemli olduğunu; her insanın, küçük de olsa bir hikâyesi olduğunu...

Hikâyelerimizi anlatmayı hatta…

Usta’dan öğrendik de öğrendik! Kendisini hayranlıkla izledik de izledik! Çoğu halk hikâyelerinden derlediği şarkılarını dinledik de dinledik...

*****

Hayatı da hep böyle dönümlerle geçmişti ya! Dönenceeeeeee...

31 Ocak'ı, 1 Şubat'ı bağlayan gece; 01.30'da, hayatını kaybetti Usta. Yitik bir zamana gitti, bilinmez bir diyara... 

Bin dokuz yüzlerdi, dedim ya: En sonunda, biz gördük de başımız da göğe erdi ya. Milenyumdan 1 önce...

1 Şubat 1999'da; sarı çizmesiyle, belindeki kalın kemeriyle, kocaman yüzükleri ve yüreğiyle...

O güzel atına bindi ve gitti Usta. Bir Anka kuşu, bir efsane; tutamadık elimizde de, melek oldu uçtu gökyüzüne...

Anısına ve muhteşem üretimlerine, insanlığına, saygıyla, minnetle...

Andıkça, hatırladıkça yüreğimizde. O en güzel yerinde. Deniz kokulu Mersin sabahından, siz gönül dostlarıma en içten selam ve Sevgi’lerimle…





FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI