Bugun...


Baha Akıner

facebook-paylas
Demek SEN de gittin ha!..
Tarih: 02-03-2025 21:15:00 Güncelleme: 02-03-2025 21:15:00


 
"Seni saklayacağım inan.
Yazdıklarımda, çizdiklerimde,
Şarkılarımda, sözlerimde...
Sen kalacaksın kimse bilmeyecek.
Ve kimseler görmeyecek seni,
Yaşayacaksın gözlerimde...
Sen göreceksin, duyacaksın.
Parıldayan bir sevi sıcaklığı,
Uyuyacak, uyanacaksın...
Bakacaksın benzemiyor,
Gelen günler geçenlere;
Dalacaksın...
Bir seviyi anlamak,
Bir yaşam harcamaktır;
Harcayacaksın...
Seni yaşayacağım, anlatılmaz,
Yaşayacağım gözlerimde;
Gözlerimde saklayacağım...
Bir gün, tam anlatmaya...
Bakacaksın...
Gözlerimi kapayacağım...
Anlayacaksın..."
Özdemir Asaf şiiridir, Usta'nın enfes yorumladığı. Sanki, biliyormuş gibi Edip Akbayram'a hepimiz için yazdığı...
Hep ”Sevgi” dedi Edip Akbayram, “Umut” dedi, “Can” dedi, “Vatan” dedi, "Nâzım" dedi, “Sabahattin Ali” dedi, “Yaşar Kemal” dedi, “Âşık Mahzuni” dedi, ustaları anlattı kalemince, yüreğince, o güzel sesiyle muhteşem yorumuyla...
“Şiir” dedi, “Ezgi” dedi, "Türkü" dedi, gitti kızına "Türkü" ismini koydu. “Bu topraklar” dedi, “Ana” dedi, “Anadolu” dedi, "Ana dolu vatan ağlıyor" dedi, "İnsan" dedi, “Saygı” dedi, "Dostluk" dedi, "Paylaşım" dedi; bunların hepsini illa ki, illa ki canca, insanca, gerekirse inadına söyledi.
Korkmadı erkten, boyun eğmedi, biat etmedi; doğru bildiğini yaşadı hep...
*****
Demek SEN de gittin ha! Ne desem boş, kelimeler kifayetsiz...
Çocukluğum da gitti o zaman, her dem yüreğimde hissettiğim çocuksu yaşama sevincim de. Kelimeler düğümleniyor yüreğimde, ben olabildiğince çaresiz...
Daha 29 Aralık'ta, 74 yaşını kutlamıştım oysa...
Ahh ki, ahhh...
Evet, kaybettik Edip Akbayram'ı. Bindi atına, gitti o diyara. Bizde kalan sadece acı, acı, acı...
*****
Edip Akbayram anlatıyor:
“Çocukluğumdan beri çok iyi bir müzik dinleyicisiyim. Lise sıralarında kendimizi keşfettiğimizde, “Siyah Örümcekler” adında bir orkestra kurduk. Müzik hocamın teşviki benim için çok önemliydi. “Sende çok enteresan bir ses var” derdi hep. Onun gibi birinden böyle sözler duymak da cesaret verirdi. Lisede çıkardığımız ilk plâk sayesinde Antep’te, Urfa’da da duyulmaya başladı adımız. Heyecanlı yıllardı. Adana’ya ekstralara gitmeye başladık.
İstanbul çok önemli bir dönüm noktası olmuştur sanat yaşamımda. Neşet Ertaş’a ait, “Kendim Ettim Kendim Buldum” 45’liğini çıkardıktan sonra Türkiye genelinde de duyulmaya başladı sesimiz.
Hayâlim doktor olmaktı. Çocuk felci nedeniyle sakat olan bacağımı iyileştirmeyi düşlerdim hep. 1970’de üniversite sınavına girerek diş hekimliğini kazandım. Aynı sene Altın Mikrofon’a kendi bestemle katılmıştım. Âşık Veysel’e ait değerli bir şiir, beni birinciliğe taşıdı.
Çocukken aynanın karşısına geçer, türlü türlü hareketler yapar, şarkılar söylerdim. Çocukluk hevesi işte…
Bende plâkların yeri bambaşkadır, keyfi hiçbir şeyle kıyaslanmaz. Keşke gençler daha ilgili olsa bu kültüre. Hâlâ evimde efsaneleşen sanatçıların plâklarını dinler, huzur bulurum.
12 Eylül’ler, 12 Mart’lar, tutuklanmalar, yasaklar…
Çok sancılı dönemlerdi. İnsanın, inandığı davada ayakta durması gerekir. Teslimiyeti hiçbir zaman sevmedim. Çünkü ben sanatçıyım, yaşadığım toplumun sesiyim. Bir yerlere gelebilmek için bedel ödemek kaçınılmazdır. Çocuğuma süt alamadığım günleri dün gibi hatırlarım. O günleri yaşamasaydık, bu denli olgunlaşamazdık belki de…
TRT, 10 sene boyunca, kendi ülkemin ozanlarını ve şairlerini dile getirdiğim için yasakladı beni. Onlar Âşık Veysel’di, Mahzuni Şerif’ti, Nâzım Hikmet’ti… Sonra o Nâzım’ı, Türkiye ve dünya şairi ilan ettiler. Bir sanatçıya hak ettiği değeri vermek yerine yasaklamak, çok hırpalayıcı bir tavır…
Türkiye’de son dönemlerde en çok yaşadığımız his, acı… Bir sanatçı olarak, 45 yıldır ürettiğim parçalarda en çok dört sözcüğe önem vermişimdir: SEVGİ, BARIŞ, DOSTLUK, KARDEŞLİK…
Bunlar birbirinden ayrılamaz değerlerdir ve eksiklikleri bizleri her dönem kaosa sürüklemiştir. Sivas denince bir dururum…
Bir canlının canını acıtsak, gece uyuyamayız. Vicdan muhasebesi yaparız. 1993 Temmuz’unda, 37 canımız diri diri yakılarak öldürüldü. Bu katliama, bu ülkenin sanatçısı olarak sessiz kalmayı kendime yakıştıramazdım. Çocuğumuzu, yazarımızı, şairimizi, sanatçımızı kaybettik. “Benim kâbem insandır” diyen insanları kaybettik.
Dünya ülkelerini yöneten liderler, içlerindeki sevgiyi ve hoşgörüyü hissederse biter bütün savaşlar. “Petrol benim, toprak benim, hepsi benim!” diyenlerin hırsı yüzünden insanlar, çocuklar ölüyor. Kimsenin ötekileştirilmediği bir dünya umudu ile yaşıyorum.
İnanıyorum ki; her kışın bir baharı, her akşamın bir sabahı vardır.
Bir ülkenin edebiyatçısı ve sanatçısı o ülkede ümitsizliğe düşerse, bazı şeyler tükenmiş demektir. Üretimimizle, topluma umut ve direnç aşılamak bizim vazifemizdir. Hâlâ yürekten inanıyorum: Güzel günler göreceğiz.
Dünyada hiçbir eşkıyanın, hiçbir diktatörün başarıya ulaştığını görmedik. Eşkıya Dünyaya Hükümdar Olmaz’ı bugün yazsaydım, insanlar bugün de aynı umutla dinlerdi. Bedeli daha ağır olurdu ama topluma ihtiyacı olanı vermiş olurdum. Bu ülkeyi sever gibi görünüp ihanet eden o kadar çok insan var ki…
En çok da, kardeşçe yaşadığımız günlerin özlemini duyuyorum. Ve üzerine basa basa söylüyorum: Eşkıya dünyaya hükümdar olmaz…”
*****
29 Aralık 1950'de, Gaziantep'te doğdu ya Usta. Henüz dokuz aylıkken çocuk felcine yakalandı. Bu hastalığın pençesinde geçti tüm hayatı…
“Haftalığımdan biriktirdiğim paralarla, ünlü pop şarkıcılarının konserlerine gider, eve döndüğümde, aynanın karşısında onların taklitlerini yapardım.” dediği müzikse, yaşamı boyunca tek dayanağı...
(idi...)
*****
Seni anıyorum! Tam da aramızdan ayrıldığın gün. Duyuyor musun, duyumsuyor musun, hissediyor musun? En içten, en kalbi selamlarımı sana yolluyorum...
Hayatımıza kattığın güzelliklere, insanlığına, hep dik ve omurgalı duruşuna, ADAM'lığına, anısına saygıyla...




FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI