Bugun...


Baha Akıner

facebook-paylas
Abdurrahim Karakoç
Tarih: 07-04-2024 10:58:00 Güncelleme: 07-04-2024 15:02:00


 
 
“Sen bizim dağları bilmezsin gülüm,
Hele boz dumanlar çekilsin de gör…
Her haftası bayram, her günü düğün;
Hele yaylalara çıkılsın da gör!
Bilmezsin ovalar nasıldır bizde;
Kağnılar yollarda yoncalar dizde…
Saydıklarım damla değil denizde,
Hele bir ekinler ekilsin de gör!
Görmedin sen bizim mavi suları,
Karlar eriyince kırar yuları...
Köpük olur beyaz, sel olur sarı;
Hele taştan taşa dökülsün de gör!
Sen bizim köyleri görmedin ki hiç!
Yolları toz, çamur, evleri kerpiç.
O kirli kabukta, o en temiz iç;
Hele bir yakından bakılsın da gör!
Anlamaz bilmezsin sen bizim halkı;
Sevgiyi bulasın yakına gel ki!
Kalıplar gerçeği göstermez belki,
Gönül perdeleri sökülsün de gör!”
*****
Bugün bir şair doğdu dostlar. 7 Nisan 1932’de, Kahramanmaraş'ın Ekinözü ilçesine bağlı Cela köyünde dünyaya geldi Abdurrahim…
Ölmedi yaşıyor. Şiirlerinde, dizelerinde, hep ve daima yüreğimizde. Abdurrahim Karakoç, 92 yaşında...
Hem öyle böyle bir şair değil! “Elkızının evine mektup gitmez” diyerek yazdığı Mihriban şiirini gazeteye ilan veren:
“Sarı saçlarına deli gönlümü;
Bağlamıştın, çözülmüyor Mihriban.
Ayrılıktan zor belleme ölümü,
Görmeyince sezilmiyor Mihriban…
Yar deyince kalem elden düşüyor,
Gözlerim görmüyor aklım şaşıyor.
Lambada titreyen alev üşüyor,
Aşk kâğıda yazılmıyor Mihriban…
Önce naz sonra söz ve sonra hile!
Sevilen seveni düşürür dile.
Seneler asırlar değişse bile,
Eski töre bozulmuyor Mihriban…
Tabiplerde ilaç yoktur yarama,
Aşk değince ötesini arama.
Her nesnenin bir bitimi var ama
Aşka hudut çizilmiyor Mihriban…
Boşa bağlanmış bülbül gülüne,
Kar koysan köz olur aşkın külüne.
Şaştım kara bahtım tahammülüne,
Taşa çalsam ezilmiyor Mihriban…
Tarife sığmıyor aşkın anlamı,
Ancak çeken bilir bu derdi gamı.
Bir kördüğüm baştan sona tamamı;
Çözemedim, çözülmüyor Mihriban…”
*****
O muhteşem şiirlerinden en bilineni Mihriban...
O Mihriban ki; ustanın Abdurrahim Karakoç’un Mihriban’ı, sonrasında Musa Eroğlu'nun sesiyle-sazıyla özdeşleşti. Büyük bir aşkın arkasından edilmiş en güzel sözlerdi Mihriban'ın sözleri.
"Saf ve temiz bir aşktı" diye açıklıyor Karakoç, Mihriban'ın hikâyesini.
Böyle derin bir aşk ve mahcubiyetti ki yaşadığı; sahi, "Lambada titreyen alev üşüyor" dizesi hiç çıkar mıydı?
*****
Gelin ustadan önce Mihriban’ın hikâyesine:
1960 yılında yazar ya Mihriban şiirini; öncelikle o yıllarda elektrik olmadığı için lamba ışığı altında yazdığını belirtir Abdurrahim Karakoç. Şiire başladığında lambadaki alev titremeye başladığını ve oradan "Lambadaki alev üşüyor" dizesi çıktığını ekler ardından…
Biz hikâyeye devam edelim:
Abdurrahim Karakoç, gençlik yıllarında delice âşık olur Mihriban’a. Mihriban da Karakoç’a boş değildir. Evlenmek isterler ama kız tarafından kabul görmez bu istekleri. Ayrılırlar. Aradan yıllar geçer...
Bir gün Abdurrahim Karakoç'u bir arkadaşı ziyarete gelir. Ve Karakoç'a; yolda, Mihriban’la karşılaştığını, biraz sohbet ettiklerini ve Mihriban’ın evlendiğini söyler. Arkadaşı yanındayken Abdurrahim Karakoç hislerini pek belli etmese de, o gittikten sonra oturur ve duygularını dizelere döker.
O dizeler Musa Eroğlu'nun notalarıyla yıllar sonra müziğe dökülür. İşte o beste, bu toprakların mozaiğini ortaya çıkaran en önemli gerçekliklerden birini de barındırır içinde. Ülkücülüğüyle geçmişiyle bilinen Karakoç'un eşsiz dizelerini, Mersin'in yörük Alevilerinden Musa Eroğlu besteler.
Binyıllardır sürdürülen bir gelenektir bu aslında. Her şeye rağmen bir olmak. Bakmayın son zamanlarda ayrıştığımıza.
Mihriban dedik ya adına, yani öyle demiş usta. Bu şiir ile ilgili gelin Abdurrahim Karakoç’u dinleyelim: O aşk, masum bir aşktı. Güzel bir aşktı. Bırakalım öyle kalsın. Ne adı Mihriban, ne de saçları sarı…
*****
Bahaettin Karakoç’tur ya ağabeyi; beş erkek çocuğunun ikincisi olarak İstiklâl Savaşı gazilerinden Ümmet Bey’den olur, Fadime Hanım’dan doğar Abdurrahim. İlkokulu köyünde bitirir. Sonrasını okumak istese de o zamanın şartları buna elvermez. Önce marangozluk yapar. Sonra da çifçilik.
Karakoç ailesi şiire adanan insanlarla doludur. “Şairlik bu ailede irsiydi” der zaten Abdurrahim Karakoç bazı röportajlarında. Dedesi Karakoçoğulları sülalesine mensup “Balcı Fakı” olarak tanınan Mehmet Efendi, bu ailenin şair ruhlu insanlarının ilkidir. Okuma yazmayı sonradan öğrenen baba Ümmet Karakoç da dâhil olmak üzere, aile fertlerinin hemen hepsinin şiirle bir şekilde ilişkisi vardır.
Fakat ülke genelinde şöhret kazanan ve şiirleri geniş kitlelerce okunan isimler olarak Abdurrahim Karakoç’la, ağabeyi Bahaettin Karakoç’u görürüz. Soyadı benzerliği olmasına rağmen Sezai Karakoç’la herhangi bir akrabalık ilişkileri yoktur.
Abdurrahim Karakoç, Anadolu insanının sesi ve yüreğidir. Bu güzel coğrafyanın vicdanı onda atar; acıları, hüzünleri, sevdaları Anadolu insanıyla müşterektir. Şimdilerde çok dillendiriliyor ya; bakmayın siz böyle söyleyenlere. İyi olanların değil, iyi oynayanların makbul olduğu bir zamanda yaşıyoruz. O, baştan ayağa kadar her şeyiyle yerlidir, bizdir, bizdendir. Hiçbir zaman geçici bir heves uğruna farklı akımlardan etkilenmemiştir. Zamana uyup politik davranmamıştır. Aynı Mevlana’nın dediği gibi, “Olduğu gibi görünmüş, göründüğü gibi de olmuştur.” Ve bu samimi duruşu sayesinde hep sevilmiş, sayılmış ve hürmet görmüştür.
*****
İlk şiirleri, 1955 yılında Elbistan’dandaki Engizek gazetesinde yayımlanır. 1958 yılında bulunduğu Ekinözü ilçesinde belediye mesul muhasibi olarak memuriyete başlar. O yıla kadar yazdığı 2 kitap olabilecek kadar şiirlerini beğenmeyip yakar. 1958 yılından itibaren yazdıklarını da “Hasan'a Mektuplar” ismi altında 1964 yılında yayımlar. Bu ustanın ilk şiir kitabıdır.
Ardından; 1967 yılında Hatay Bülteni, 1969’da El Kulakta, 1972’de Vur Emri, ertesi yıl 1973’te Bütün Şiirleri, 1977’de Kan Yazısı, 1980’de Suları Islatamadım, 1981’de Şiirler ve 1984 yılında Dosta Doğru adlı şiir kitaplarını yayımlar.
1981 yılının Mart ayında memuriyetinden emekli olur.
1985 yılında gazetecilik yapmaya başlar. Büyük Birlik Partisi'nin kuruluşunda yer alır ve siyasete girer. Fakat sonrasında siyasetin kendisine uygun olmadığını düşünerek ayrılır. Niçin girip, niçin ayrıldığını ise bir röportajında şöyle açıklar: Allah rızası için girmiştim, Allah rızası için ayrıldım.
Ustanın 1986 yılında yayımladığı Beşinci Mevsim, 1991’de Gökçekimi, 1994’te Akıl Karaya Vurdu, 2000 yılında Gerdanlık ve Yasaklı Rüyalar, 2002’de Parmak İzi ve Gerdanlık II ile birlikte 2005’te Gerdanlık III adlı şiir kitabı olmak üzere toplam 15 şiir kitabı vardır.
Aynı zamanda deneme ve sohbet, söyleşi, mektup türünde 1996 yılında yayımladığı Çobandan Mektuplar adlı kitabı bulunmaktadır.
Kendi deyişiyle, “Dağda, bayırda, ay ışığında” şiirler yazdı Abdurrahim Karakoç. Her şiirinin özü mutlak gerçeğe dayanır. Şiirlerinde yaşadığı ânı ve insanlarımızı yorumlar hep. Toplumsal bozuklukları eleştirdiği yergi, taşlama şiirlerinde mizahi bir üslup kullanır. Kahramanmaraş halk kültüründen seçtiği yerel kelime ve deyimler, kullandığı ağız özellikleri; şiirlerine türkü lezzeti verir.
*****
Bu kadar yoğun üretimin ve mücadelenin ardından yorulmuştur artık...
“Aylar tepe, yıllar dağ zincirleri.
Zirveler aşarsın haberin olmaz.
Dur durak bilmeden doğuştan beri,
Mezara koşarsın haberin olmaz…
Emanete benim diye bakarsın,
Boş kalınca suya kazık çakarsın.
Sırat Köprüsü’nde yatar kalkarsın,
Ateşe düşersin haberin olmaz…
Salıncak kurarsın, mor bulutlara.
Körpe tay bağlarsın, kör umutlara.
Muhkemdir kulluğun canlı putlara.
Kıblesiz yaşarsın haberin olmaz…
Yokluğa mı, sonsuza mı yolcusun?
Yollar tehlikeli, Allah korusun!
Koca kâinatta bir damla susun.
Kaynarsın, taşarsın haberin olmaz…”
dediği gibi aynı; 7 Haziran 2012’de, Ankara’da, 46 gün boyunca tedavi gördüğü Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nin yoğun bakımında solunum yetmezliği nedeniyle ayrılır aramızdan. Ankara Keçiören'deki Bağlum semt kabristanında yatar usta, ebedi istirahatgâhında.
Arkasında öyle güzel aşk şiirleri bıraktı ki...
Pakize Hanım’la yaptığı evliliğinden Türk İslam, Enderhan ve Mihriban adında üç evladı olsa da; o, Mihriban’dan başka kimseyi öyle sevmez hayatı boyunca.
Böyle bir aşk, böyle bir sevda. Anısına, mücadelesine ve muhteşem üretimlerine saygıyla…




FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI